Köyde tarlalarına doğru eşekleriyle giderlerken, Nasreddin Hoca'ya bir yol arkadaşı "aç avucunu" diyerek şekerli leblebi unu ikram etmiş. Avucundakini yemeye çalışırken yel esmeye başlamış. Ağzına atmağa çalıştığı leblebi ununu rüzgâr alıp uçuruyormuş.
Yolda birisi onu öyle görüp sormuş.
- "Efendi, ne yiyorsun?"
- "Hiç" demiş Hoca, "rüzgâr böyle sürerse yel yiyorum."
Hoca yolda giderken adamın biri arkasından yaklaşıp ensesine bir tokat atmış. Hoca kadıya başvurmuş. Meğer kadı bu adamın yakın dostuymuş. Onları barıştırmayı denemiş, ama başaramamış.
Mecbur kalan kadı:
- "Haksız yere tokat vuranın bir akçe ceza ödemesine karar verdim." demiş. Adama dönüp kaş göz işareti yaparak, "git bir akçe getir" diye emretmiş.
Adam gitmiş. Hoca da oturup akçenin gelmesini beklemiş. Aradan uzun bir süre geçip de adamın gelmeyeceğini anlayan Hoca, önündeki kâğıdı okumaya çalışan kadıya yavaşça yaklaşıp ensesine iki tokat şaplatmış. Kadı efendiye bir akçe uzatmış, peşinden de eklemiş:
- "Benim işim var kadı efendi, şu bir akçe benden, bir akçe de getiren adamdan alırsın. Hesap tamam olur."
Nasreddin Hoca yemeği ısıtmak için ocağı yakmak istemiş. Çıra, çalı-çırpı kullanmışsa da odunlar bir türlü tutuşmamış. Tutuşsun diye üfleyince küller uçuşarak üstünü başını berbat etmiş. dersimiz.com
Hoca elbiseleri daha fazla tozlanmasın, küllenmesin diye odasına gitmiş, üzerine karısının feracesini giymiş, başına hanımının başörtüsünü takmış gelmiş. O sırada kızışan odunlar bir üfleyişte yanmaya başlayınca;
- "Anlaşıldı!.., anlaşıldı!.." demiş Hoca, " Bizim hanım odunların bile gözünü korkutmuş."
Nasreddin Hoca'nın bütün gayretlerine rağmen kötü huylarından vazgeçiremediği bir yakını varmış. Bir çocuk koşarak gelmiş ve o adamın suya düştüğünü haber vermiş.
- "Falanca kişi ırmak kenarında gezerken ırmağa düştü. Azgın sularla boğuşuyor" demiş.
Hoca birkaç arkadaşıyla birlikte koşarak ırmak kenarına gelmiş ve suyun geldiği tarafa doğru ilerlemeye başlamış.
Köylüler:
- "Su öbür yana doğru akıyor Hocam" demişler. "Aşağıda aramak gerekmez mi?"
Hoca başını sallamış;
- "Bu adamın ne aksi, ne ters biri olduğunu siz bilmezsiniz. Onun her işi terstir." demiş.