Beş Elma Fıkrası
Padişahın biri sarayında otururken dışarıdan "güzel elmalarım var!" diye ses işitmiş;
Bakmış ki yaşlı bir adam at arabasında elma satıyor. Etrafında da halktan müşteriler.
Hâliyle Padişahın canı elma çekmiş ve başvezirini çağırmış;
- Al sana beş altın, koş bana elma al.
Başvezir, diğer vezirlerden birisini çağırmış;
- Al sana dört altın, koş elma al.
Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;
- Al sana üç altın, koş elma al.
Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;
- Al sana iki altın, koş elma al.
Komutan nöbetçiyi çağırmış;
- Al sana bir altın, koş elma al.
Nöbetçi asker çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş;
- Hey sen! Ne diye bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalarına da el koyuyorum.
Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş;
- İşte amirim, iyi dalavere çevirdim. Bir altına yarım araba elma.
Komutan saray görevlisine dönmüş;
- İşte, iki altına bir çuval elma.
Saray görevlisi vezire dönmüş;
- İşte, üç altına bir torba elma.
Vezir, başvezire dönmüş;
- İşte, dört altına yarım torba elma.
Başvezir kralın huzuruna çıkmış;
- İşte devletlü padişahımız, emrettiğiniz gibi. Buyurun beş elma.
Padişah oturmuş taht odasında ve düşünmüş;
"Beş elma-beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi... O halde vergileri tez zamanda artırmak lazım."
fıkraoku.com ekledi,
Topal Dilenci Fıkrası
Adamın biri sokakta dilenen topal bir dilenciye para vermiş. Ayrıca onun gönlünü de kazanmak da istemiş;
- Hâline şükret topalsın ya kör olsaydın...
Dilenci çekingen tavırlarla cevap vermiş;
- Onu da denedim abi, 100 TL diye 10 TL yutturmaya çalışıyorlar.
fıkraoku.com ekledi,
Karaköylü Remzi Fıkrası
Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence bilge sorar:
– Mecnun Leyla'sından vazgeçti mi?
– Hayır.
– Kerem ateşten kaçtı mı?
– Hayır.
– Ferhat dağları delmekten korktu mu?
– Hayır.
– Ya Karaköylü Remzi?
Bir süre susup düşündükten sonra genç:
– Onu hiç duymadım ki efendim, deyince bilge:
– Tabi duymazsın, o vazgeçti çünkü...
Fıkra Sitesi ekledi,
Nöbetçi Dilenci Fıkrası
Yoldan geçen adam köşedeki kör dilenciye para vermişti. Ama dilenci arkasından seslendi:
- Heey! Bakar mısınız, verdiğiniz para sahte?
- Nee! Sahte mi? Peki, sen nasıl anladın sahte olduğunu? Kör değil miydin sen!
- Hayır efendim... Ben kör değilim ama bu köşedeki kör dilencinin yerine duruyorum. Sağır ve dilsizim ben.
- Peki, kör olan nerede?
- İzin günü bugün, sinemaya gitti de...
fıkraoku.com ekledi,
40 Yılı Daha Fıkrası
Yaşlı ve çirkin bir kadın ölümü beklerken Azrail gelmiş, kadın Azrail'e;
- Hadi benim canımı al! Demiş.
Azrail;
- Hayır sen 40 yıl daha yaşayacaksın, demiş.
Kadın buna çok sevinmiş, içini bir yaşama hevesi kaplamış ve estetik ameliyatı yaptırmış, 40 yaş gençleşmiş. Ertesi gün arabada giderken kadın ölmüş kadın Azrail'e demiş ki;
- Hani ben 40 yıl daha yaşayacaktım.
Azrail de;
- Ha sen o kadın mıydın? Ben de seni karıştırdım, demiş.
Ayfer ekledi,
Gözlük Fıkrası
Yaşlı bir adamın gözlüğünü takan bir genç:
- Ohaa! Ne kadar kötü gösteriyor... diye sitem etmiş.
Yaşlı adam:
-Beğenmedin mi? Sana hediye edeyim, 40 yıl sonra ne kadar güzel gösterdiğini anlayıp ah demeye başlarsın.
Anonim ekledi,
Biz Ayrılalım Fıkrası
Derya, parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp nişanlısına uzattı:
- Artık seni sevmiyorum Süleyman, biz ayrılalım.
- Peki kimi seviyorsun?
- Samet'i...
-Yaaa! Nerede şimdi o?
Derya ağlayarak Süleyman'ın ellerine sarıldı:
- Sakın Samet'e bir şey yapma!
- Yapacağım
- Yapma Süleyman...
- Yapacağım Derya!
- Ne yapacaksın? Öldürecek misin?
- Yok be kuzum. Şu nişan yüzüğünü satacağım.
Hiko ekledi,
Patron ve Sekreteri Fıkrası
Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabayı terk etmek zorunda kalırlar. Uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar. Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir suru battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve iş adamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir;
- Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der. Sekreter yatağına yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar;
- Efendim, ben çok üşüyorum.
Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar;
- Efendim, ben hala çok üşüyorum.
Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar;
- Ben yine çoooook üşüyorum.
Adam yattığı yerden;
- Bir fikrim var, burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz, der. Genç kadın kıkırdar;
- Tamam, bana göre hava hoş. Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır;
- ÖYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANİYENİ KENDİN AL!
yiğido ekledi,
Ağarmış Saçlar Fıkrası
Yaşı biraz ilerlemiş olan, ama bunu gizlemeye çalıştığı da belli olan bir adam eczaneye girmiş, eczacı kadına sormuş:
- Ağarmış saçlar için bir şeyiniz var mı?
Eczacı adamı bir süzmüş ve cevaplamış:
- Derin bir saygıdan başka bir şeyimiz yok efendim...
fıkraoku.com ekledi,
Papaz Fıkrası
Sicilya’nın bir kasabasında kadınlar hiç rahat durmaz, ikide bir kocalarını aldatırlarmış.
Kasabanın yaşlı papazı, kocasını aldattıktan sonra kendisine gelen ve günah çıkartan kadınlardan bıkmış.
Günlerden bir gün, yine bir kadın gelmiş,
-“Papaz efendi! Şeytana uyup yine kocamı aldattım” demiş.
Papaz öfkelenmiş:
-“Ayıptır günahtır, sürekli kocamı aldattım diye geliyorsunuz. Bundan sonra en azından ‘ayağım taşa takıldı’ deyin, ben anlarım.”
Bu durum, kadınlar arasında anında yayılmış.
Kilisedeki yoğunluk hiç azalmamış, artık kadınlar “Ayağım taşa takıldı” diyor; papaz günah çıkartıyormuş.
Gün gelmiş, ihtiyar papaz ölmüş.
Yerine gelen yeni papazın da ‘taşa takılma’ seansları sürüyormuş. Durumdan bihaber olduğu için, “Ne kadar namuslu bir kasaba. Hanımların ayağı taşa takılsa, günah çıkartmaya geliyorlar” yorumunu yapıyormuş.
Bir gün, papaz ile Belediye Başkanı buluşmuş, sohbete koyulmuşlar.
Papaz, Belediye Başkanı’na bir ricada bulunmuş:
-“Başkanım, derhal kaldırımları onarın. Kasabanın hanımları, hemen her gün taşa takılıp düşüyorlar...”
Bir önceki papazın durumu anlattığı Başkan kahkahalarla gülmeye başlamış.
Bu tavırdan çok rahatsız olan papaz, Başkan’a yüksek bir ses tonuyla cevabı yapıştırmış:
- “Başkan, Gülüyorsunuz ama, en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor...”.
Pulat Aydın ekledi,