Servisin Böylesi Fıkrası
Müşterinin biri lokantada bir çorba ısmarlar. Garson çorbayı getirdiğinde bakar ki baş parmağı çorbanın içinde servis yapıyor. Müşteri sinirlenir;
- Nedir bu saçmalık, parmağın çorbanın içinde, nasıl böyle servis yaparsın? der. Bunun üzerine garson;
- Beyefendi özür dilerim parmağımda dolama çıktı, doktorumun tavsiyesi parmağımı sıcak tutmamdır.
Bunun üzerine sinirlenen müşteri:
- Madem sıcak yer lazım, öyleyse parmağını kıçına sok sıcak kalır, der.
Garsonun cevabı söyle olur.
- Beyefendi ben zaten içeride öyle yapıyorum, servise çıktığımda da böyle oldu...
Cengiz Bakır ekledi,
Çarşamba Günü Fıkrası
Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere heyecanlı bir konuşma yapmaktadır:
- Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!
Kalabalık, "Yaşasııın!" diye bağırır.
- Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektir!
- Yaşaaaaaa!
- Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız!
- Helaaallll!!
- Maaşlarımız yüzde 150 artacaktır!
- Vaaaaaauuuuuvvvv!
- Yalnızca çarşamba günleri çalışacağız!
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur;
- Her çarşamba mı?
Emas ekledi,
Kırmızı Kumaş Fıkrası
Kadının biri, en büyüklerinden bir kumaş mağazasına girmiş:
– Kırmızı bir kumaş istiyorum, demiş.
Kendisine hemen kırmızı bir top açıp göstermişler. Kadın:
– Yok hayır, demiş; istediğim kırmızı bu değil.
Yine hemen bir başka kırmızı kumaş daha göstermişler kendisine. Kadın:
– Yok, demiş; bu da çok koyu.
Raflar boşaltılmaya, kumaş topları birbirinin üstüne açılmaya başlanmış. Kadın, her birine şöyle bir bakıp:
– Yok, diyormuş; bu kırmızı eflatuna fazla çalıyor.
– İstediğim kırmızı bu da değil.
– Bu kırmızı da fazla bayıltıcı.
Mağazanın bütün tezgâhtarları, kadının beğeneceği kırmızı bir kumaşı bulmak için seferber olmuşlar.
2 saatlik bir didinme sonunda, top top açılan kumaşlarla neredeyse mağazanın altı üstüne gelmiş.
Sonunda kadın; darmadağınık, üst üste yığılmış kırmızı kumaşlardan birinin altından ucu görünen bir tanesini göstererek:
– İşte tamam, diye bağırmış; istediğim kırmızı bu.
Tezgâhtarlardan biri, alnındaki terleri silerek:
– Nihayet bulduk, demiş; kaç metre istiyorsunuz?
Kadın:
– Baş parmağım kadar bir parça, nokta kadar demiş; küçük kızımın en sevdiği oyuncağı olan ayının dili koptu da, onu tamir edeceğim.
fıkraoku.com ekledi,
Akordiyon Ustası Fıkrası
Adam son derece gururlu şekilde kendinden bahsediyordu:
- Ben akordiyon alıp çalmaya başlayınca herkesi ayağa kaldırırım.
Arkadaşı şaşkınlık içinde:
- Demek o derece ustasınız bu enstrümanda!
- Yok canım, ben sadece milli marşı çalmasını bilirim.
Betül Bursalı ekledi,
İş Sahibi Fıkrası
Üç ayda beşinci işini değiştiren adam son girdiği şirkette depo görevlisi olarak işe başlamış. İlk haftanın sonunda yükleme yapılırken adam kullandığı yükleyicinin kontrolünü yitirerek bazı malların zarar görmesine neden olmuş. Bunu gören depo sahibi yanına gelerek adama, zararın tazmin edilmesi için zarar karşılanana kadar maaşının yüzde onunun kesileceğini söylemiş. Adam bunu duyunca gülmeye başlamış. Patron şaşkın, adam sormuş:
- Ne kadar sürer bu zararı karşılamam sizce?
- Yaklaşık 8 ay sonunda zararı kapatmış olursun.
- Çok güzel. Nihayet sürekli ve güvenli bir iş bulabildim!
fıkraoku.com ekledi,
Erkenci Müşteri Fıkrası
Otel görevlisi, otele girip resepsiyonda kaydını yaptıran müşteriye sordu:
- Sabah sizi kaçta uyandırmamızı istersiniz?
Müşteri başını salladı:
- Hiç gereği yok, her sabah saat beşte kendim uyanırım.
Resepsiyondaki görevlinin yüzü güldü:
- Aman ne iyi ne güzel! Sizden rica etsem uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısınız?
fıkraoku.com ekledi,
Baba Mesleği Fıkrası
Okul bahçesindeki üç öğrenci, babalarıyla övünüyorlarmış:
- Benim babam çok usta bir tamircidir, en külüstür arabayı bile tıkır tıkır çalışır hale getirir.
- Benimki de çok yetenekli sıvacıdır, en çirkin evi bile bir sıvadı mı en güzel hale getirir.
- Benim babam körlerin gözlerini bir anda iyi eder, tekerlekli sandalyedekileri yürütür, hatta kolu olmayanların kollarını çıkartır.
Son öğrencinin söyledikleri diğer ikisine çok ilginç gelmiş, sormuşlar:
- Baban evliya mı?
Çocuk cevap vermiş:
"Hayır, zabıta!
fıkraoku.com ekledi,
Doktor Ve Motor Ustası Fıkrası
Bir kalp doktorunun arabası bozulmuş ve tamire götürmüş. Motor ustası arabasının motor kaputunu açıp bir süre arabanın motoruna doğru bakmış. Daha sonra kalp doktoruna dönerek:
─ Size bir şey soracağım, siz insanın kalbini tamir ediyorsunuz, bense arabanın kalbini yani motorunu tamir ediyorum.
Mesela ben birazdan motora bir bakışta problemin neresinde olduğunu anlayacağım. Kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse motorun kablolarını, parçalarını, yağını değiştireceğim.
Hatta çok gerekirse motoru tamamen çıkarıp yerine yenisini takacağım. Neredeyse ikimiz de aynı işi yapıyoruz.
Ama siz neden benden birkaç kat fazla para kazanıyorsunuz ?
Bu haksızlık değil mi? Demiş.
Kalp doktoru motor ustasına bakıp hafifçe gülümsemiş. Daha sonra ustanın kulağına eğilerek şöyle söylemiş:
─ Bu söylediklerinin hepsini motor çalışırken yapmayı denesene. Ben öyle yapıyorum çünkü.
fıkraoku.com ekledi,
Bebeğin Tartılması Fıkrası
Sarışın kucağında bebekle eczaneye girmiş. Eczacıya bebeği tartmak istediğini söylemiş.
Eczacı:
– Bebek tartımız şu an bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını bulmuş oluyoruz.
Sarışın Hay aksi şeytan deyip kapıya doğru yürüyünce eczacı merak edip sormuş:
– Ne oldu hanımefendi? Sarışın;
– Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Gidip bebeğin annesini çağırayım bari...
fıkraoku.com ekledi,
Unutulmayan İmam Fıkrası
Köyün imamı bir gün namaz kıldırırken istemeyerek de olsa osurmuş. Sonrasında olay duyulmuş ve bütün köy imamla alay etmeye başlamış. İmam hemen eve gelip karısına:
- Çabuk pılıyı pırtıyı topla, buradan gidiyoruz. Ben burada duramam artık, rezil oldum.
Demiş. Bunlar ailecek her şeyi toplayıp gitmişler. Aradan otuz-otuz beş yıl geçmiş. İmam karısına dönüp:
- Artık benim olay unutulmuştur, gel köye geri dönelim.
Demiş. Kadının gönlünü yapıyor ve bunlar tekrar toplanıp köye gidiyor.
Bunlar daha köye girmeden köyün merasında bir çoban da koyunları otlatıyormuş. İmam çobanın yanına oturuyor.
- Oğlum sen kimsin, kimlerdensin?
Çoban kendini anlatıyor. Sonra imam çobana:
- Kaç yaşındasın?
Çoban da:
- Valla amca ben yaşımı filan bilmem ama burada bir imam varmış, onun osurduğu sene ben doğmuşum.
İmam da karısına dönüyor:
- Hadi karı hadi toparlan sen, bizim osuruk tarih yazmış.
Diyor ve geldikleri yere dönüyorlar.
fıkraoku.com ekledi,