Kadının biri, en büyüklerinden bir kumaş mağazasına girmiş:
– Kırmızı bir kumaş istiyorum, demiş.
Kendisine hemen kırmızı bir top açıp göstermişler. Kadın:
– Yok hayır, demiş; istediğim kırmızı bu değil.
Yine hemen bir başka kırmızıkumaş daha göstermişler kendisine. Kadın:
– Yok, demiş; bu da çok koyu.
Raflar boşaltılmaya, kumaş topları birbirinin üstüne açılmaya başlanmış. Kadın, her birine şöyle bir bakıp:
– Yok, diyormuş; bu kırmızı eflatuna fazla çalıyor.
– İstediğim kırmızı bu da değil.
– Bu kırmızı da fazla bayıltıcı.
Mağazanın bütün tezgâhtarları, kadının beğeneceği kırmızı bir kumaşı bulmak için seferber olmuşlar.
2 saatlik bir didinme sonunda, top top açılan kumaşlarla neredeyse mağazanın altı üstüne gelmiş.
Sonunda kadın; darmadağınık, üst üste yığılmış kırmızıkumaşlardan birinin altından ucu görünen bir tanesini göstererek:
– İşte tamam, diye bağırmış; istediğim kırmızı bu.
Tezgâhtarlardan biri, alnındaki terleri silerek:
– Nihayet bulduk, demiş; kaç metre istiyorsunuz?
Kadın:
– Baş parmağım kadar bir parça, nokta kadar demiş; küçük kızımın en sevdiği oyuncağı olan ayının dili koptu da, onu tamir edeceğim.
Köyün imamı bir gün namaz kıldırırken istemeyerek de olsa osurmuş. Sonrasında olay duyulmuş ve bütün köy imamla alay etmeye başlamış. İmam hemen eve gelip karısına:
- Çabuk pılıyı pırtıyı topla, buradan gidiyoruz. Ben burada duramam artık, rezil oldum.
Demiş. Bunlar ailecek her şeyi toplayıp gitmişler. Aradan otuz-otuz beş yıl geçmiş. İmam karısına dönüp:
- Artık benim olay unutulmuştur, gel köye geri dönelim.
Demiş. Kadının gönlünü yapıyor ve bunlar tekrar toplanıp köye gidiyor.
Bunlar daha köye girmeden köyün merasında bir çoban da koyunları otlatıyormuş. İmam çobanın yanına oturuyor.
- Oğlum sen kimsin, kimlerdensin?
Çoban kendini anlatıyor. Sonra imam çobana:
- Kaç yaşındasın?
Çoban da:
- Valla amca ben yaşımı filan bilmem ama burada bir imam varmış, onun osurduğu sene ben doğmuşum.
İmam da karısına dönüyor:
- Hadi karı hadi toparlan sen, bizim osuruk tarih yazmış.
Diyor ve geldikleri yere dönüyorlar.
Bir fabrikada muhasebeciye ihtiyaç vardır bunun için elemelere ihtiyaç duyulur fabrika sahibi 1 matematikçi 1 de muhasebeci çağırır ve en kolay soruyu sorar 2 x 2 kaç eder?
matematikçi 4 der
muhasebeci ise "Siz kaç istiyorsanız ben onu çıkartırım" der :D
Adamın biri, bir gün berbere gitmiş.
Aceminin de acemisiymiş berber. Usturası da kör mü kör. Yüzünü adeta kazımış, kesmiş yer yer, kanatmış. Canı yanmış adamın. Berber oralı bile değil. Adam başlamış soğuk soğuk terlemeye. Tam bu sırada bir böğürtü gelmiş yandaki dükkandan;
"Ne oluyor yanda yahu?" diye merakla sormuş.
Berber;
"Bir şey yok, komşu nalbanttır da. Bir deli öküzü nallıyordur herhalde", demiş.