Herkes tarafından bilinen bir şeyh köye misafir olarak gelir.
Köylüler buyur ederler, köylülerle birlikte odaya geçerler.
Cemaat, şeyh ne keramet gösterecek diye ağzının içine bakarken, şeyh arada bir irkilir gibi yaparak "Hoşt" diyordu.
Köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti olduğunu anlayamadılar, merakla sordular:
- Muhterem şeyh hazretleri, o arada hoşt dediğiniz nedir?
Köylüyü etkilediğini gören şeyh;
- Bir köpek Kabe'nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor, onu görüyorum tabii ki, hoşt diye kovalıyorum...
Köylülerin şeyhe inancı daha da artar, kendilerine çeki düzen verirler. fıkraoku.com
Olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı hazırlatır.
Herkesin önüne üstünde et olan pilav gelir. Şeyhin tabağında da sadece pilav vardır.
Şeyh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren Hanım Ağa'ya;
- Benim tabağımda niye et yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hatun? Diye Sordu.
Hanım Ağa şeyhe yaklaştı, elindeki kepçeyle tabaktaki pilavı araladı. Onun etlerini pilavın altına koymuştu.
Pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki kepçeyi şeyhin kafasına indirdi ve şöyle dedi;
- Ulan! Tabağındaki eti göremedin de, Kabe'deki iti mi gördün deyyus...
fıkraoku.com ekledi,
Köyün birine değişik müzikler çalan bir tuvalet yapılır. 3 köylü bunu denemek ister.
Birinci köylü girer çıkar;
- İçerde rock müzik çaldı patır kütür sıçtım, der.
İkinci köylü girer çıkar;
- Ben de klasik müzik çaldı, sakin sakin sıçtım, der.
Üçüncü köylü girer çıkar, bakarlar ki üstü başı bok içinde derler ki;
- Ne bu hâlin?
O da der ki;
- İçerde istiklal marşı çaldı ayakta sıçmak zorunda kaldım...
Çınar ekledi,
Köylünün birinin keçisi uyuz hastalığına yakalanmış. Katran sürmesini tavsiye etmişler. Köylü keçisini alıp hocaya gitmiş:
- Hoca Efendi, senin nefesin uyuz hastalığına birebir imiş. Şu keçiye
bi nefes ediver.
- Nefes ederim, lâkin hastalığın bir an evvel hayvandan defolmasını
istiyorsan, benim nefesime senin tarafından da bir miktar katran ilâve
edilmesi lazımdır.
fıkraoku.com ekledi,