Bektaşi bir gün yolda yürüyormuş bir dilim karpuz bulmuş. Bunu kabuğuna kadar yemiş sonra bir köşede oturmuş. Onun ardından gelen sofu kabuğunu yemiş başlamış şükre "yarabbim sana çok şükür, verdiğine vereceğine bin defa şükür" demiş.
Bunu duyan Bektaşi kızgın kızgın sofunun yanına gelmiş.
- BRE MELÜN BEN DİLİMİNİ BULDUM ŞÜKRETMEDİM SEN KABUĞUNA ŞÜKREDİYORSUN. ŞÜKREDİN, ŞÜKREDİN ŞIMARTIN YUKARDAKİNİ ŞIMARTIN
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.