Oruç tutan Bektaşinin biri çok fena susamış. Vakit geçirmek için kırda giderken bakmış gürül gürül akan bir çeşme. Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp yudum yudum içmeye başlamış. Bu sırada oradan geçen biri görüp:
- Aman erenler ne yaptın? Oruç gitti, diye seslenmiş.
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş:
- Oruç gitti, ama fakire de can geldi!
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.