Aylardan Ekim’in başıydı galiba… Semt pazarına çıkarken, hanım turşu kuracağını mutlaka 3 kilo salatalık (hıyar) almamı sıkı sıkı tembih etti. Tam kapıdan çıkarken iyi salatalığın nasıl olduğuyla ilgili ayak üstü yetiştirebildiği kadar malumat verdi. Pazar yeri evimize zaten pek uzak değildi. Yol boyunca alacağım salatalıkları düşündüm, gözümden hanımın tarif ettiği salatalıklar geçiyordu.
Neyse Pazar yerine vardım, ilk önce unutmadan şu turşulukları aradan çıkarayım ki eve varınca hanımla bozuşmayayım diye düşündüm. Pazar yerinde meyve sebze satılan bölümde satıcıların tezgahlarına konsantre olmuş dalgın dalgın salatalık bakıyordum.
Öyle dalmışım ki, birilerinin arkamdan omuzuma dokunduğunu fark ettim. Bir an tezgâhlardan başımı kaldırıp geri dönünce çok sevdiğim bir Edebiyat Öğretmeni arkadaşla burun buruna geldik. Öğretmen arkadaş iyice yanıma sokulmuş, bir yandan gülüyor, bir yandan da biraz sitemkâr bir üslupla –“Sevgili dostum, beni niye görmezden geliyorsun. Tam karşından geldim hiç görmemiş gibi geçip gittin. Yoksa bilmeden bir kusurumuz falan mı oldu, söyleyin de biz de bilelim?” deyip sustu. Hemen arkadaşın elinden yakalayıp bir kıyıya çektim ve durumu kendisine izah ettim. Dedim ki; sayın hocam sizi görmediğime şükredin, çünkü ben evden sipariş verildi tüm dikkatimle salatalık bakıyorum , eğer siz de salatalık cinsinden olsaydınız inanın hemen görürdüm. Çünkü evden tüm özellikleri ayrıntılı şekilde verilmiş salatalıklara odaklandığım için başka şeyleri tam seçemiyorum, kusurumu affedin” deyince arkadaş kahkahayı bastı, dakikalarca gülüştük. O arkadaşıma da tekrar buradan sevgilerimi sunuyorum.
Adamın birisi pek güzel bir penguen bulmuş. Bu pengueni çok sevmiş. Onunla birlikte yürürken bir polisle karşılaşmış.
Polise sormuş:
-Bu pengueni n'apayım?
Polis ona:
-Hayvanat bahçesine götür, demiş.
Adam pengueni alıp hayvanat bahçesine götürmüş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Adam yine yolda polisle karşılaşmış. Yanında penguende varmış.
Polis şaşırmış:
-Ben sana bu pengueni hayvanat bahçesine götür dememiş miydim? Adam gülümsemiş.
-Götürdüm efendim, bugünde sinemaya götürüyorum...
İki arkadaş bir gece bir parti dönüşünde yürüyerek eve dönüyorlarmış. Biri biraz macera olur eğleniriz düşüncesiyle ilerideki mezarlığa girip kestirmeden gitmeyi önermiş ve diğeri de hemen kabul etmiş.
Mezarlığın içine girmişler ve yürümeye başlamışlar. Çok derinlerden 'tak! tak!' diye garip sesler gelmeye başlamış biraz sonra. İki arkadaş bir taraftan tırsarak bir taraftan da tırstıklarını birbirlerine belli etmeyerek yürümeye devam etmişler ama bu korkunç ses onlar yürüdükçe artıyormuş.
Epey ilerledikten sonra ilerideki sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görmüşler. İyice tırsmışlar ve sis bulutuna doğru yürümeye devam etmişler. İleride bir mezarın başında yaşlı bir adamın elinde çekiçle mezar taşına bir şeyler yazdığını gören arkadaşlardan biri:
- Yahu amca bu saatte çalışılır mı biz de seni hayalet sanıp korkmuştuk, demiş.
Yaşlı adam şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten sonra: