Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş,öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış.
— Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yagmurunu yagdirma!
- Allah'ım, birkaç gün daha yağmurunu yagdirma, ne olirsen,
diye dualar edip durmuş.
Ekini kurudu kuruyacak. Akşam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran, tüm ekin ıslanmış, telef olmuş.
O hırsla eve gelmiş, bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış. Bu yaşadıkları Erzurumlunun içine oturmuş ama bir şey de yapamamış. Gel zaman git zaman ramazan ayı gelmiş.
İlk gün niyetlenmiş Erzurumlu.
iftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. İlk nefesini şöyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.
— Nasıl? illet oliysen şimdi degil mi?, demiş ve eklemiş:
— Ölen eşegi de gurbana saymazsam şerefsizim...
Zamanın birinde Erzurum'dan bir grup Hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van'a gelmişler. Van'ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler. O köyün de imamı yokmuş. Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum’dan çıkıp hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermişler.
Hem Erzurumlu, hem de hacca gidiyorlarsa boş insan değillerdir diye düşünmüşler. Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmiş. Her yıl 400 koyun verilecekmiş imama.
Adam hacca gidip masraf yapacağıma burada kalıp yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum diyerek işe başlamış.
Saf bir Erzurumlu şehirler arası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
- Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?