Aristo, yanında bulunan giyim kuşamı düzgün ve yakışıklı bir gençle sohbet ederken delikanlı anlamsız, saçma sapan şeyler söyler.
Bunun üzerine Aristo, ümitsizce gence bakıp konuşur:
- Çok muhteşem bir ev, fakat içinde ne yazık ki kimse yok, bomboş.
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene "Bunlar Hitler ve Stalin değil mi?" diye sorar. Barmen "Evet, onlar" der.
Sonra adam onlara doğru yürür ve sorar:
- Selam, ne yapıyorsunuz? Hitler cevaplar:
- 3. Dünya savaşını planlıyoruz. Adam sorar.
- Gerçekten mi, neler olacak? Hitler:
- Bu sefer 14 milyon Yahudi'yi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz, der. Adam sorar:
- Bir bisiklet tamircisi mi? Hitler Stalin'e döner ve der ki:
- Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon Yahudi'yi takmayacağını söylemiştim!
Akşemsettin ve Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethedildiği gün, yanlarında Fatih'in hocaları Molla Gürani, Molla Hüsrev de olduğu halde, törenle İstanbul'a giriyorlardı.
Bizanslılar, şehrin Fatih'ine çiçek vermek için yarış ediyorlardı. Bir yerde, şehri fetheden kişinin bu ak sakallı hocalar arasında gencecik Fatih olacağını düşünmediklerinden, çiçekleri, ak sakallı Akşemsettin'e uzattılar. Akşemsettin, hemen atını geri çekerek, beyaz at üzerindeki genç Fatih'i gösterdi:
- Padişah ben değilim. Fatih Sultan Mehmet:
- Ona geldiniz, ona. Padişah benim, ama o da benim hocamdır...
Büyük Amerikan mizahçısı Mark Twain (1835-1910), bir toplantıda karşılaştığı kadına:
— Çok güzelsiniz hanımefendi, diye iltifatta bulunmuş.
Kadın:
— Maalesef sizin için aynı iltifatla cevap veremeyeceğim, diye karşılık verince Mark Twain bu kabalığı affetmemiş:
— O halde siz de benim gibi yapın, yalan söyleyin hanımefendi.