Vaktiyle Ortaköy'de Bektaşi ile Papaz çok dost imişler, yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. Bir gün Bektaşi'ye haber vermişler:
- Hemen gel, Papaz çok hasta...
Bektaşi varmış bakmış ki dostu ölüm döşeğinde yatıyor. Bektaşi'yi görünce Papazın dudakları titremeye başlamış, konuştu konuşacak.
Baba Erenler hemen eliyle Papazın ağzını kapatmış.
Çevreden bozulanlar sormuşlar:
- Ne yapıyorsun yahu? Bektaşi:
- Ben bu pezevengi bilirim, demiş, şimdi bir besmele çeker, doğru Cennet'e gider...
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.