Erzurumlu İstanbul'a gelir, berbere gider sakal tıraşı olacak. Berber fırçayı sabunlayıp köpürtürken müdahale eder:
– Ben Erzurumluyum; sabuna, köpüğe gerek yok!
Kuru kuruya tıraş olur, kalkar.
Sıradaki de Erzurumluymuş, koltuğa oturunca o da fiyakasını bozmaz:
– Ben de Erzurumluyum; sabun, köpük istemez!
Berber tıraşa başlar. Bizimkinin canı yanar ama serde erkeklik var, sesini çıkarmaz.
Ama tıraşın yarısına gelince dayanamaz:
– Berber efendi, sen bu tarafı köpükle yine, ben zaten Erzurum'un içinden değilim!
Zamanın birinde Erzurum'dan bir grup Hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van'a gelmişler. Van'ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler. O köyün de imamı yokmuş. Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum’dan çıkıp hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermişler.
Hem Erzurumlu, hem de hacca gidiyorlarsa boş insan değillerdir diye düşünmüşler. Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmiş. Her yıl 400 koyun verilecekmiş imama.
Adam hacca gidip masraf yapacağıma burada kalıp yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum diyerek işe başlamış.
Saf bir Erzurumlu şehirler arası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
- Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?