Yaşlıca bir kadın varmış, sürekli aynı minibüse binermiş. Bir gün minibüse bindiğinde şoförün arkasındaki koltuğa oturmuş. Omzuna dokunulunca şoför hafifçe başını çevirmiş, bir bakmış ki elinde bir avuç badem, yaşlı bir kadın durmakta. Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş. Bir süre sonra yaşlı kadın tekrar şoförün omzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı tekrarlayınca merakla sormuş şoför;
- Zahmet ediyorsunuz efendim, hepsini bana yedireceksiniz, biraz da kendiniz yesenize...
- Çiğneyemiyorum evladım, dişlerim yok...
- Niye satın alıyorsunuz o zaman?..
- Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum!..
Adamın biri pejo marka bir minibüs alır. Sonraki gün de minibüsü tıklım tıklım doldurup kasabanın yolunu tutar. Derken minibüs gittikçe hızlanır. Yolculardan biri;
-"Kaptan yavaş, bir yere çarpacağız." der. Şoför;
-" Sen pejo'yu biliyor musun?" diye sorar. Yolcu;
-"hayır" diye cevap verir. Şoför;
-"O zaman susacaksın." der ve devam eder. Minibüs hızlanmaya devam eder. Bir süre sonra bir yolcu daha seslenir:
-"Oğlum, ben hastayım biraz yavaş." Şoför yine sorar;
-"Sen pejo'yu biliyor musun?" Amca ne bilsin; "hayır" der. Şoför;
-"O zaman susacaksın." der ve devam eder. Bu kez bir kadın seslenir:
-"Hamileyim, lütfen biraz yavaş; çocuğumu düşüreceğim." Şoför yine sorar:
-"Sen pejo'yu biliyor musun?" Kadın "yok" der şoför yine aynı cevabı verir...
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-"Yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi." Şoför yine sorar;
-"Sen pejo'yu biliyor musun?" Genç;
-"Biliyorum lan ne olacak?" der. Şoför sevinçle ve telaşla son soruyu sorar:
-"O zaman çabuk söyle bunun freni nerede?"
Hava çok kötü, şiddetli yağmur ve fırtına devam etmektedir, adam bir taksiye el kaldırır, taksi durur.
Adam gideceği yeri söyleyince, taksici kızarak "Ohoo! Orası çok yakın alamam seni" der ve gazlayıp gider.
Adam çok bozulur ama sonra bir şekilde, yağmur çamur evine gitmeyi başarır.
Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi durağında ve üçüncü sıradadır.
Hemen plan yapar ve ilk taksi şoförüne yanaşır:
Ataköy'e kaça götürürsün ?
- 100 TL
- Sana 200 TL veririm ama bir kere beraber olalım.
- Hadi be sapık mısın, defol.
Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır.
-Ataköy'e kaça götürürsün ?
- 100 TL
- Sana 200 TL veririm ama bir kere beraber olalım.
- Vay sapık vay defol. Sıra üçüncü taksiciye yanı bizim taksiciye gelmiştir.
Adam yanaşır:
- Ataköy'e kaça götürürsün ?
- 100 TL
- Peki, sana 200 TL veririm ama bir şartım var!
- Nedir?
- Giderken diğer taksicilere el sallayacaksın!
- Ayıp ettin abi tabi.
Einstein konferanslarına sürekli özel şoförü ile giderdi. Yine konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a;
- Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum, demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:
- Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar, bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim.
Şoför gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş. Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:
- Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip, demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı işaret ederek söyle devam etmiş:
- Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak.