Bir Bektaşi her ne olursa olsun "Allah'tan" dermiş. Bir gün bir külhanbeyi, bu Bektaşinin ensesine sultani bir sille aksetmiş. Bektaşi arkasına dönünce külhanbeyi, “Baba efendi!, ne bakıyorsun, Allah'tan, demiş.
Bektaşi hiç düşünmeden cevap vermiş;
- Amenna, be imanım, ben de Allah'tan olduğunu biliyorum ama hangi pezevengin eliyle yaptırdı diye merak ettim de ona bakıyorum.
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.