fıkraoku.com

ANA SAYFA > Osmanlı Fıkraları > Sultan Murat'la Karşılaşma

Sultan Murat'la Karşılaşma Fıkrası

Dördüncü Murat'ın yaptığı yenilikler arasında içki ve tütün içme yasağı vardı. Sultan Murat bizzat kendisi halk arasında kontrollerde bulunuyordu. Bunun için geceli gündüzlü teftişler yapıyordu. Bir gece Edirne kapısının dışına çıkınca pencerelerden ışık sızan bir bina gördü.
Herkesin uyuduğu saatlerde, bu ışığın yanmasını hayra alamet görmedi. Burası gözden uzak olup, tiryakilerin oturup çubukla tütün içtiği yerdi. Padişah karşısına çıkan babayani adama selam verdi.
Kahveci yeni gelenin de çubuk içmek için geldiğini zannetti. Hemen doldurduğu çubuğu kendisine uzattı. Padişah, kahveciye şöyle dedi:
- Tütün içmenin yasak olduğunu bilmiyor musun baba?

Kahveci de pişkin bir tavırla:
- Erenler uzun etme, haydi çubuğundan çek ve otur.

Padişah da sert bir ses tonuyla:
- Padişahın emirlerine karşı gelmek ne demek biliyor musun?

Onun katı bir ses tonuyla konuşmasından şüphelenen kahveci:
- Adınızı bağışlar mısınız?
Deyince
- Murat
Demişti. İyiden iyiye şüphelenen kahveci eli ayağı titreyerek;
- Sultanlığı da var mı?
Diye zorlukla bir soru daha sordu.
Padişah hiddetle;
- Evet
Der demez, kahveci hemen kendisini yanındaki masanın üstüne boylu boyunca atıverdi ve sözlerini şöyle bitirdi:
- Öyle ise buyurun cenaze namazına deyip gözlerini kapatmıştı

 

ekledi, 444 kez okundu.

Fıkrayı Paylaşın:
tweet facebook

Osmanlı Fıkraları

Sonraki Fıkra:
Eşeğin Çıngırağı

Önceki Fıkra:
Verdikçe Veriyor

Hoşunuza giden fıkraları bizimle paylaşın...

Fıkra Başlığı

Fıkra

Ekleyen:

Benzer Fıkraları Okuyun

Eşek Eğitmeni

Efendim, bir zamanlar bir padişahın çok sevdiği bir eşeği varmış. Padişah eşeğini öylesine çok severmiş ki; bu eşeğin, cahil kalmasına bir türlü rıza gösteremezmiş. Sonunda eşeğine kim okuma yazma öğretirse, onu servete boğacağını ilan etmiş. Fakat eğer bu konuda gönüllü olanlar, eşeğe okuma yazma öğretemezlerse, boyunlarını vurduracağını eklemekten de geri kalmamış.
Bu işe birtakım hevesliler çıkmış; fakat eşek bu, okuma yazma öğrenir mi? fıkraoku.com Tabii sonunda, bu heveslilerin kelleleri gitmiş.
Derken bir gün, gerçekten ülkenin en fukara adamlarından biri, padişahın huzuruna çıkmış ve eşeğe okuma yazma öğretebileceğini söylemiş.
- Fakat padişahım, insanların okuma yazma öğrenmeleri bile yıllar sürüyor. Sizin eşeğin okuma yazma öğrenmesi için, en az 10 yıl gerekir. Eğer ben 10 yılda eşeğinize okuma yazma öğretemezsem, boynumun vurulmasına razıyım, demiş.

Teklif padişahın hoşuna gitmiş;
- Git, karını al da gel, size sarayımda bir daire vereceğim ve eşeğimi de oraya getirteceğim. Derslere hemen başlayın, demiş.

Adamcağız sevinçle evine gitmiş ve;
- Toparlan Hanım, saraya gidiyoruz, demiş.
- Neden gidiyoruz? diye sorunca kadıncağız, padişahla olan konuşmasını anlatmış.
Kadın;
- Efendi sen delirdin mi? Baksana kaç kişi bu uğurda canından oldu. Eşek okuma yazma öğrenebilir mi? demiş.
Adam gülmüş ve demiş ki;
- Hanım! Yaşadığımız sefaleti görüyorsun. Ne ocak yanıyor, ne tencere kaynıyor. Sarayda ekmek elden su gölden yaşayacağız. Önümüzde 10 yıl var. Bu 10 yıl içinde, ya eşek ölür, ya padişah ölür, ya da ben ölürüm. Hadi lâfı bırak da toparlan, saraya gidiyoruz...

 

fıkraoku.com ekledi, fıkra 1440 kez okundu.

Osmanlı Fıkraları

Beni Mahcup Etme

Osmanlı dönemini paşalarından birinin sadık bir adamı efendisi için çalışırken başını belaya sokar. Zaptiyeler onu yakalayıp kadı efendinin karşısına çıkarılar. Gidiş idama doğru. Zavallı:

- Ee nedir ne oluyor, diye sordukça;
- Hiç telaşlanma, derler.
- Paşa ne yapar eder seni kurtarır, derler.

Gariban ümitle bekleye dursun paşa hiç oralı değildir.

İhtimal adamı kurtarırken kadı ile bozuşmaktan korkmaktadır. Son celse yapılır ve karar idamdır. Zaptiyeler adamı iki kolundan tutmuş götürürlerken gariban kapıdan paşayı görür, son bir ümitle ona doğru hamle yapar. Neredeyse kurtar beni paşam diye haykıracaktır. Paşa bu ihtimalden korkarak, zaptiyelerin kolundaki garibanın yalvaran gözlerine bakarak yalnızca onun duyabileceği bir ses tonuyla
- Bir can için beni mahcup etme evladım, diye fısıldar.

 

Ömeroğlu ekledi, fıkra 1293 kez okundu.

Osmanlı Fıkraları

Çal Çoban Çal

Yıldırım Bâyezid Han, Timur’un Sivas şehrini harap ettiğini ve oğlu Şehzade Ertuğrul'un da şehit düştüğü haberini alınca çok müteessir olmuş ve bir sabah Uludağ eteklerinde, gamını dağıtmaya çalışırken, koyun güden bir çobanın hazin hazin kaval çaldığını görmüş.
Çobanın bu hâline gıpta eden Sultan, çobana:
- Çal çoban, çal, ne derdin var ki? Sivas gibi kalen mi yıkıldı, Ertuğrul gibi şehzaden mi şehit edildi?” diyerek hüznünü ifade etmiş.

Çamlıca Basım Yayın

 

fıkraoku.com ekledi, fıkra 1187 kez okundu.

Osmanlı Fıkraları