Bir gün İzmir'de arkadaşlarla belediye otobüsünde gidiyoruz. Bizim arkadaş boş yer buldu ve oturdu. Sonraki durakta da eli bastonlu yaşlı bir amca geldi. Arkadaş da gıcıklığına adama yer vermedi. Adam o arkadaşın oturduğu koltuğun yanına geldi ve ayakta arkadaşın yer vermesini bekledi. Fakat arkadaş yerini vermedi. Neyse adamcağıza da yazık, bastonu otobüs hareket ettikçe bir o tarafa bir bu tarafa kayıyor. Arkadaş dayanamadı ve yaşlı amcaya:
– Amca bastonun ucuna lastik takarsan kaymaz, dedi. Adam şöyle baktı, sonra;
– O lastiği zamanında baban taksaydı şimdi sen olmazdın, ben de orada oturuyor olurdum deyince bütün otobüs koptu. Arkadaş o gün bu gündür belediye otobüsüne binmez.
Muayene olan hasta, doktordan ilginç bir istekte bulunur.
Hasta: Doktor hanım, ilaçları senin sağlık karnene yazdırsak olur mu?
Doktor: Benim karneme mi? Niçin?
Hasta: Benim sağlık karnem yok.
Doktor: Peki seni kimin sağlık karnesi ile muayene ettik?
Hasta: Komşunun kızının sağlık karnesiyle... Onu bu sıra çok kullandık. Artık yüzüm tutmuyor.
İki arkadaş bir gece bir parti dönüşünde yürüyerek eve dönüyorlarmış. Biri biraz macera olur eğleniriz düşüncesiyle ilerideki mezarlığa girip kestirmeden gitmeyi önermiş ve diğeri de hemen kabul etmiş.
Mezarlığın içine girmişler ve yürümeye başlamışlar. Çok derinlerden 'tak! tak!' diye garip sesler gelmeye başlamış biraz sonra. İki arkadaş bir taraftan tırsarak bir taraftan da tırstıklarını birbirlerine belli etmeyerek yürümeye devam etmişler ama bu korkunç ses onlar yürüdükçe artıyormuş.
Epey ilerledikten sonra ilerideki sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görmüşler. İyice tırsmışlar ve sis bulutuna doğru yürümeye devam etmişler. İleride bir mezarın başında yaşlı bir adamın elinde çekiçle mezar taşına bir şeyler yazdığını gören arkadaşlardan biri:
- Yahu amca bu saatte çalışılır mı biz de seni hayalet sanıp korkmuştuk, demiş.
Yaşlı adam şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten sonra: