İstanbul'un meşhur ayaklanmalarının birinde padişah sarayının etrafını kuşatan halkın "istemezük, istemezük" diye bağırmalarına hiçbir şeyden habersiz içkili Bektaşi de katılır, o da "istemezük, istemezük" diye bağırmağa başlar. Neyi istemediklerini anlamak maksadıyla halkın arasına katılan padişah soruşturma neticesinde sadrazamı istemediklerini anlar.
Bu arada padişah Bektaşî'yi de sorguya çeker. Hiçbir şeyden haberi olmayan baba erenler:
- Ben meyhaneci Anastas'ı birkaç günden beri şaraba fazla su kattığı için istemiyorum, deyince bu cevaptan hoşlanan padişahın ihsanına nâil olur.
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.