Tevfik sivri dilliliği ve içmesiyle bilinen bir sofuymuş. Yine her zamanki mekanında arkadaşlarıyla içiyormuş. Oradan geçmekte olan koyu dindar bir başka sofu arkadaşı Neyzeni görmüş. Söylene söylene yanına gelmiş ve şöyle demiş:
- Ah Neyzen! İyi adamsın hoş adamsın da bir de şu kafiri içmesen... Neyzen sofuya bıyık altından gülerek:
- Sen hiç merak etme aziz dostum. Ben bu kafiri önce ehli Müslim yapıyorum, sonra içiyorum.
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.