Köylünün birinin samanlığında yangın çıkar. Köy ahalisi, samanlığın içinde bir adam olduğunu fark eder. Yangını el birliğiyle söndürdükten sonra, adamı ağır yaralı olarak apar topar hastaneye götürürler.
Hastanede bulunan doktor, adamı muayene etikten sonra bir de röntgen çekilmesini ister. Çekilen röntgeni incelediğinde adamın her tarafında kırıklar olduğunu görür. Doktor şaşkınlıkla adama sorar:
─ Siz hastanemize yanık tanısıyla gelmişsiniz ama vücudunuzda yanıktan çok kırık var. Bu nasıl oluyor ?
Adam cevap verir:
─ Samanlık yanarken alevler bana da sıçradı. Köy ahalisi samanlığa girdiğinde kıyafetlerim yanmaya başlamıştı. Beni kürekle söndürdüler.
Köy İmamı bir gün köylülere konuşma yapıyormuş. Hoca köylülere kızlarınız açık giyiniyor, makyaj yapıyor, kızlarınıza söyleyin, kendilerine dikkat etsin, böyle yapmasınlar demiş. Köylüler hoca bunları senin kızın da yapıyor demişler. Hoca ise şöyle demiş;
- ALLAH VAR ŞİMDİ, BİZİM KIZA DA YAKIŞIYOR HA... demiş.
Saf köylü, kente iş için gelmiş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor.
- Allah'ım... Ne güzel canlılar var...
Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor:
- Ne bakıyorsun?
Köylü, neye uğradığını şaşırıyor:
- Kusura bakma hemşehrim. Seni kuş sandım da...
Kasabanın sonradan görme zenginlerinden olan Hamdi Ağa, alışverişe gelen köylülere başlar zenginliğini anlatmaya:
- İki bin koyunum var, bin beş yüz dönüm arazim var, elli tane tosunum var, diye sıralarken, köylüsü Rıza'da yanlarından selam vermeden geçer.
Hamdi Ağa, Rıza'nın selam vermeden geçmesine bozularak:
- Rıza, neden selam vermeden geçiyorsun? Selam, Allah'ın selamıdır, der.
- Rıza'nın cevabı zaten hazırdır:
- Hamdi Ağa, yalanını bölmek istemedim de ondan selam vermedim.