Pomak pazara inmiş. Bakmış daha önce hiç görmediği bir sebze türü.
- Bu ne demiş? Pazarcı;
- Salatalık, demiş. Pomak:
- O zaman bana bir kilo ver, demiş.
Pazarcı karşısındakinin saf Pomak köylüsü olduğunu anlayınca önce içinden onu kazıklamak geçmiş. Başlamış salatalıklardan bayat ve sarı olanları torbaya doldurmaya. Sonra vicdanı elvermemiş. Bu sefer onları döküp taze ve yeşil olanlarından doldurmaya başlamış. Bu sefer Pomak atılmış.
- Hop hop! demiş. Sen bana yine o olmuş olanlardan ver. Bu hamlardan verme demiş. Sonra o meşhur sözü eklemiş "Biz Pomak isek değiliz ahmak."
Köy İmamı bir gün köylülere konuşma yapıyormuş. Hoca köylülere kızlarınız açık giyiniyor, makyaj yapıyor, kızlarınıza söyleyin, kendilerine dikkat etsin, böyle yapmasınlar demiş. Köylüler hoca bunları senin kızın da yapıyor demişler. Hoca ise şöyle demiş;
- ALLAH VAR ŞİMDİ, BİZİM KIZA DA YAKIŞIYOR HA... demiş.
Saf köylü, kente iş için gelmiş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor.
- Allah'ım... Ne güzel canlılar var...
Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor:
- Ne bakıyorsun?
Köylü, neye uğradığını şaşırıyor:
- Kusura bakma hemşehrim. Seni kuş sandım da...
Kasabanın sonradan görme zenginlerinden olan Hamdi Ağa, alışverişe gelen köylülere başlar zenginliğini anlatmaya:
- İki bin koyunum var, bin beş yüz dönüm arazim var, elli tane tosunum var, diye sıralarken, köylüsü Rıza'da yanlarından selam vermeden geçer.
Hamdi Ağa, Rıza'nın selam vermeden geçmesine bozularak:
- Rıza, neden selam vermeden geçiyorsun? Selam, Allah'ın selamıdır, der.
- Rıza'nın cevabı zaten hazırdır:
- Hamdi Ağa, yalanını bölmek istemedim de ondan selam vermedim.