Bir toplulukta binicilikten söz açılmış. Herkes biniciliğini övmeğe başlamış. Nasrettin Hoca da meraklanmış, anlatmaya başlamış:
- Falanca çiftlikteydim. Kâhya bir at getirdi. Dik başlıydı. Kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. Usta binicilerden biri ata binmek istedi, hayvan onu yere vurdu. Bir başkası şansını denedi, o da yuvarlandı. Bir üçüncüsü de yere serilince, iş bana düştü.
Şöyle bir kollarımı sıvadım, eteklerimi belime doladım, el çabukluğuyla hayvanın yelesinden yakaladığım gibi bir sıçradım...
Tam sözün burasında adı geçen kâhya içeri girince, Nasrettin Hoca hiç istifini bozmadan sözünü tamamlamış:
- Ama ben de binemedim.
Nasreddin Hoca karın ne olduğunu bilmiyormuş. Bir gün sabah kalkmış ki her taraf bembeyaz kar. Tabi karın ne olduğunu bilmiyor pamuk zannetmiş. Hemen karısının başına gitmiş:
- Karı karı kalk! Her taraf pamuk dolu. Yatağı yorganı getir de dolduralım.
Sabah olmuş Hoca:
- Karı karı kalk! Her gün çocukların çişini kaçırdığı yatağa bugünde yastık yorgan kaçırdı, demiş.
Nasrettin Hoca, bir gün cuma namazından çıktıktan sonra eşeğine binmiş, cemaatle birlikte eve doğru gidiyormuş. Eşek, bir ara hızlı hızlı yürüyerek kalabalığın önüne geçmiş. Hocanın arkası cemaate doğru gelince, hemen eşekten inip tersine binmiş. Yanındakiler sormuşlar.
-Eşeğe neden ters bindin Hocam? Hoca, kıs kıs gülerek:
- Nasrettin Hoca akşam uyurken dışarıdan sesler gelmiş, Hoca karısına seslenmiş:
- Hanım kalk dışarıdan sesler geliyor. Hanımı
- Kedidir kedi, deyip yatmış.
Nasrettin Hoca dayanamayıp dışarı çıkmış, bakmış ki iki adam kavga ediyor. Kavgayı ayırmaya kalkmış, ikisini ayıracakken arkadan biri Nasrettin Hocanın yorganını aldığı gibi kaçmış. Nasrettin hoca eve girince karısı sormuş:
- Bey ne oldu?
- Ne olacak hanım, yorgan gitti kavga bitti