Doktor, erkek hastasını muayene ettikten sonra, adamın eşi ile özel olarak konuşmak istediğini söyledi.
Adam dışarıya çıktıktan sonra, kadına ciddi bir sesle eşinin durumunu anlatmaya başladı:
- Eşinizin hastalığı çok ciddi, korkunç bir stresi var. Söylediklerimi uygulamazsanız, bilin ki ilk gerginlikte ölecek.
Eşi merakla dinlerken doktor anlatmaya devam etti:
- Her sabah mükemmel bir kahvaltı hazırlamanız gerekli. Neşeli olmasını sağlamaya dikkat edin.
Öğlen için de yanına çok iyi bir yemek vermelisiniz. Dört başı mamur bir menü. İş yerinde onu yesin.
Akşam yemeği olarak ya yumuşacık bir biftek, ya da bonfile hazırlayın. Bol sebze garnisiyle. Haftada iki akşam da mükellef bir balık.
Keyiflenir de iki duble içerse bırakın içsin. Böylece gevşer biraz daha. Konuşurken sakın keyfini kaçıracak konulardan bahsedeyim demeyin. Özel problemlerinizi de kesinlikle açmayın. Yoksa kötüleşiverir.
Kendinize evde dekolte bir kıyafet seçin. Bakımlı olun. Yanına oturup sırtını ovun. Televizyonda maç seyretmesi için her akşam teşvik edin. Siz de yanında sessizce oturursanız fevkalade olur.
En önemli nokta da şu; eğer bu söylediklerimi aksatmadan bir yıl kadar uygularsanız, muhtemelen kocanız iyileşip normal hayatına dönecektir ve uzun bir mutlu yaşam sizi bekleyecektir.
Eve dönüş yolunda kocası eşine sordu:
- Doktor özel görüşüp ne dedi sana?
Kadın kısaca yanıtladı:
- ÖLECEKMİŞSİN HAMDİ!
Yeni evli bir çift kol kola yürüyormuş.
Bu sırada bir horoz tavuğu kovalamış ve ibiğinden gagasıyla yakalayıp tavuğun üstüne atlamış. Horozun bu eylemine yeni evli çiftle birlikte beş altı yaşlarında bir çocuk da tanık olmuş.
Aynı olaya tanık olmanın verdiği bir yakınlaşma ile birbirlerine gülümsemişler. Erkek, küçük çocuğa sormuş:
- Yoksa bu horoz sizin mi?
- Evet abi.
-Peki, bu olay sık sık olur mu?
- Saymadım abi, ama günde sekiz-on kez oluyor galiba, diye cevap verince karısı kocasını dirseği ile dürterek:
- Hıh! Bir horoz kadar olamıyorsun, demiş.
Bunun üzerine kocası bozuntuya vermemeye çalışarak yeniden bir soru yöneltmiş:
- Peki, küçük, bu olayı horoz hep aynı tavukla mı, yoksa değişik tavuklarla mı gerçekleştiriyor?
- Aynı tavukla olur mu abi, elbette her seferinde başka bir tavuğa biniyor, diye cevap verince bu kez de kocası dirseği ile karısını dürterek:
- Hıh! Şimdi aldın mı ağzının payını, demiş
Adam birisi geç saatte zil zurna sarhoş eve gelmiş. Karısı uyuyormuş. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra karısının yanına gelmiş ve kadını
uyandırmış.
– Karıcığım
– Ne var?
– Sen ne mükemmel bir kadınsın be, bir tanesin.
– Ne oldu gene?
– Ne olacak tuvaletimize o otomatik lambayı ne zaman taktırdın?
Harika olmuş.
– Ne diyorsun sen ne lambası?
– Valla ne bileyim hayatım, tuvaletin kapısını açınca ışık yanıyor kapatınca sönüyor.
Bunu duyan kadın öfkeyle yerinden fırlamış:
– Allah belanı versin, pis sarhoş yine mi buzdolabına işedin!
Bir bayanın yatak odasındaki gardırop bozuktur. Evin yanında bulunan istasyondan tren geçince kapağı açılmaktadır. Bunun için bir gün bir marangoz çağırır. Marangozu yatak odasına götürür ve dolabı gösterir. O anda bir tren geçer ve gardırobun kapağı kendiliğinden açılır. Marangoz menteşelere, kilide bakar. Hanımefendi buradan gardırobunuzun nesi olduğunu anlayamadım. Şimdi ben içine gireyim ve siz kapağı kapatın, böylece ben içeriden bakarım belki böyle anlarım der. Marangoz içeri girer, kadın kapağı kapatır. O anda kapı çalar. Kadın kapıyı açar. Kadının kocası gelmiştir. Kocası doğru odasına gider ve üstünü çıkarıp asmak için gardırobunu açar. Bir bakar ki gardıropta bir adam. Kızarak adama bağırır.
- Ne işin var senin burada? Der. Marangoz korkmuş bir vaziyette cevap verir.
- Şey beyefendi ne desem ki, şimdi size burada tren bekliyorum desem inanır mısınız?