İki hırsız, eşeğiyle gitmekte olan bir köylünün eşeğini çalmayı planlarlar. Biri hemen adamın arkasına geçip eşeğin boynundaki yuları
kendi boynuna geçirir, öbürü de eşeği alıp gider. Bir müddet sonra
adam arkasına bakınca bir de ne görsün, yuların içinde bir adam.
- Sen kim sin?
- Ben senin eşeğinim. Vaktiyle anam babam beddua etmişti de eşek olmuştum. Demek ki şimdi de hayır duası ettiler ki adam oldum.
Eşeğin sahibi çaresiz yoluna devam edip gitmiş. Birkaç gün sonra,
yolu pazara düşmüş. Baksa ki eşeği satış için ortalarda gezdiriliyor.
Hemen eşeğinin kulağına eğilip demiş ki:
- Yine ananın babanın canını sıktın da eşek oldun.
Köy İmamı bir gün köylülere konuşma yapıyormuş. Hoca köylülere kızlarınız açık giyiniyor, makyaj yapıyor, kızlarınıza söyleyin, kendilerine dikkat etsin, böyle yapmasınlar demiş. Köylüler hoca bunları senin kızın da yapıyor demişler. Hoca ise şöyle demiş;
- ALLAH VAR ŞİMDİ, BİZİM KIZA DA YAKIŞIYOR HA... demiş.
Saf köylü, kente iş için gelmiş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor.
- Allah'ım... Ne güzel canlılar var...
Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor:
- Ne bakıyorsun?
Köylü, neye uğradığını şaşırıyor:
- Kusura bakma hemşehrim. Seni kuş sandım da...
Kasabanın sonradan görme zenginlerinden olan Hamdi Ağa, alışverişe gelen köylülere başlar zenginliğini anlatmaya:
- İki bin koyunum var, bin beş yüz dönüm arazim var, elli tane tosunum var, diye sıralarken, köylüsü Rıza'da yanlarından selam vermeden geçer.
Hamdi Ağa, Rıza'nın selam vermeden geçmesine bozularak:
- Rıza, neden selam vermeden geçiyorsun? Selam, Allah'ın selamıdır, der.
- Rıza'nın cevabı zaten hazırdır:
- Hamdi Ağa, yalanını bölmek istemedim de ondan selam vermedim.