Dört arkadaş anlaşmışlar tarlaları birlikte biçeceklermiş. Birinci gün sabah bir araya gelmişler, çok erken toplandık kırağı düşmüş, kuruyunca gelelim deyip geri dönmüşler köy odasına. Geyik muhabbet derken akşam olmuş.
İkinci gün öğlen gitmişler, öğlen sıcağında yanarsak yarın hiç çalışamayız demişler en iyisi ikindi gibi gelelim. Daha çok tarla var biçmemiz gereken. Hem serinde daha hızlı çalışırız. Köy odasına geri dönmüşler, geyik muhabbet derken akşam olmuş.
Üçüncü gün gelmişler ikindi vaktinde, hava serinlemiş. Hafif de esiyor artık. Bir ateş yakalım üşürsek ısınırız akşama doğru demişler. Ateşi yakmışken bazlama koymuşlar köze. Patates pişirmişler falan derken akşam olmuş. Yine iş yok. Eve dönmüşler. Yarın demişler iyi çalışalım, Maazallah yağmur falan yağarsa ekin tarlada kalır. Beşinci gün, altıncı gün derken köye biçerdöver gelmiş. Arkadaşlar biçerdöveri görünce başlanmışlar söylenmeye. Aynı bebe mi var ki moturda. Geçen senekiyse ben vermem valla. Gerçi biçmek en güzeli ama...
Köyün birine değişik müzikler çalan bir tuvalet yapılır. 3 köylü bunu denemek ister.
Birinci köylü girer çıkar;
- İçerde rock müzik çaldı patır kütür sıçtım, der.
İkinci köylü girer çıkar;
- Ben de klasik müzik çaldı, sakin sakin sıçtım, der.
Üçüncü köylü girer çıkar, bakarlar ki üstü başı bok içinde derler ki;
- Ne bu hâlin?
O da der ki;
- İçerde istiklal marşı çaldı ayakta sıçmak zorunda kaldım...
Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış. Bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış. kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş. Yanında da en yakın yardımcısı Haso. Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
- Ula Haso, ahali bakiy mi? Haso cevap verirmiş:
- Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir.
Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış Abdullah Cizrelioğlu. Sonra da bir nokta koyarmış ve sorarmış:
- Hala bakirler mi?
- He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkıslirler.
Her sene ayni tören sürermiş. Aradan 7 yıl geçmiş. Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına. Sormuş Hasoya:
- Ahali bakir mi?
- He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır.
Ağa Abdullah diye adını , arkasından Cizrelioglu diye soyadını yazmaya başlamış ki; kalakalmış, çünkü yaş gereği prostat. Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasoya sormuş:
- Bakirler mi?
- He ağam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle? ağa çaresiz:
- Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu, diye emretmiş. Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip:
- Ağam! demiş, kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin, sırtıma vurdin aptal dedin. Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazının devamını sen yaz.
Birlikte çalıştıklarınızı eğitmezseniz ... tutacağınız gün yakındır. :)
Köy kahvesinde sohbet etmekte olan iki arkadaştan biri diğerine:
- Söyle bakalım, tenha bir yerde bir domuzla karşılaşsan ne yaparsın?
- Ne yapacağım, tüfeğimle ateş edip vururum onu!
- Peki ya, silahın yoksa?
- Sopayla kafasına vururum!
- Diyelim ki, yanında sopa da yok?
- Bıçağımı saplarım o zaman!
- Elini attın ki, bıçağın da yok yerinde!
İyice tepesi atan adam, elini masaya vurdu ve:
- Söyler misin dostum, sen benden yana mısın, yoksa domuzdan yana mı?