Bektaşilerden biri, içkinin yasak olduğu devirde, bir şişe şarap almış. Cübbesinin altına saklamış, yolda giderken padişah rast gelmiş:
- Nedir o cübbenin altındaki? diye sormuş. Bektaşî de:
- Abdest suyu sultanım, demiş. Padişah:
- Çıkar bakalım, şarap olmasın! deyince, Bektaşi:
- Padişah hürmetine şarap ol yâ mübarek, diyerek şişeyi çıkarır. Padişah bakar ki şarap.
- Şimdi de su yap bakalım, der. Bektaşî:
- Ben bu kadarını yaptım. Padişahın gücü büyüktür. Ötesini de siz yapınız sultanım, der.
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.
Dilencinin biri el açmış dileniyor, hem de dua ediyormuş.
Bektaşi yirmi lira vermiş;
- Duanı istemem, demiş.
Dilenci şaşkınlıkla sormuş:
- Niye duamı istemiyorsun ki?
- Yahu senin duan kabul olsaydı, kendini kurtarır da dilenmezdin!
Ramazan ayında Bektaşi'nin birini ağzında erikle görmüşler.
- Bu ne hal efendim! İftara daha çok var, demişler. Bektaşi de;
- Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın sonra yiyeceğim, demiş.